Dokuma

Dokuma, eğirme veya başka yollarla iplik haline getirilerek veya elyafı birbirine değişik metotlarla tutturarak bir bütün meydana getirme yoluyla elde edilen her cins kumaş, örgü, döşemelik, halı, kilim, zili, cicim, keçe vb.’dır. Yün, tiftik, ipek, keten veya pamuk kullanılarak yapılan geleneksel Türk dokumaları, ev, çarşı ve saray dokumaları olarak sınıflandırılabilir. Türk dokumacılığı, Anadolu’da çok eski tarihlerden beri yapılmakta olup, Osmanlılar Dönemi’nde güçlü bir sanat kolu haline gelmiştir.

Osmanlı Dokuma Sanatı'nın en gelişmiş olduğu dönem 16. yüzyıldır; III. Murat devrinde (1574-1595) İstanbul'da 268 tezgâh olduğu ve bunlardan 88 tanesinin saraya bağlı olduğu ilgili fermanlardan anlaşılmaktadır. Bursa ipekli ve kadife kumaşlarıyla, İstanbul saray için dokuduğu lüks kumaşları ve diba adı verilen atlas kumaşlarıyla, Batı Anadolu'da Bergama, Soma, Denizli pamuklu dokumalarıyla, Ankara sof adı verilen yünlüleriyle, Sakız adası yine atlas kumaşlarıyla, Amasya benek adı verilen desenli kumaşlarıyla tanınmıştı. Osmanlılarda dokuma sanatı 18. yüzyıla kadar geleneklerini korumuş, sonrasında ise Avrupa kumaşları yerli dokumanın yerini almıştır. Günümüzde İstanbul’da Şile ilçesinde Şile bezi olarak bilinen keten ve pamuk dokumacılığı halen sürmektedir. Çatalca ilçesi köylerinde yünden şayak, pamuklu bezler ile Silivri ilçesi köylerinde elbiselik şayak, sofra, yatak ve minder örtüleri dokunmaktadır.

Geleneksel halı sanatı da Türklerin yaşamış olduğu bölgelerde gelişmiştir. Düğüm tekniği, Abbasiler (Samerra) Dönemi’nde Orta Asya'dan batıya getirilmiş ve bundan sonra Selçuklu Türklerinin hâkimiyeti ile önce İslam dünyasına ve daha sonra diğer bölgelere yayılmıştır. Selçuklu halılarından sonra, Türk Halı sanatının ikinci parlak devri 16. yüzyılda Uşak ve çevresinde yapılan halılarla başlar. 17. yüzyıl ortalarında Evliya Çelebi, İstanbul loncasında 111 halı tüccarının bulunduğunu ifade etmiştir. Türk halı ve kilimlerde yer alan, Türk Sanatı'nın çeşitli alanlarında geliştirilen motifler, dokumalar üzerinde değişik uygulama şekilleriyle orijinal bir süsleme zenginliği yaratmışlardır. Türk halı sanatı, 18. yüzyılda başlayan gerilemeye, köklü bir geleneğe bağlanan sağlam teknik ve zengin motiflerle bir süre karşı koymuş, gelişimini halk sanatının yalın ve naif üslubu içinde 19. yüzyılda da sürdürmüştür. Günümüzde Anadolu’da, özellikle de Kayseri, Sivas, Konya, Kırşehir ve civarı, başta Isparta olmak üzere Batı Anadolu’daki Uşak, Bergama, Kula, Gördes, Milas, Çanakkale gibi eski halı merkezlerinde ve Doğu Anadolu’da bu geleneksel sanatımızın yaşatılması yolunda çalışmalar yapılmaktadır.