Cam İşlemeciliği - Vitray

Antik çağlardan beri çok çeşitli kullanım alanları bulunan camın çeşitli ebatlarda kesilerek, değişik teknikler uygulanmak suretiyle şekillendirilip, dekoratif olarak süslenmesi cam işlemeciliği olarak tanımlanmaktadır.  Gerekli kesme, düzeltme, şekil verme ve dekoratif süsleme işlemi, finisaj adıyla da bilinir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde camcılığın merkezi İstanbul olmuştur. Çeşm-i bülbül, Beykoz işi bu dönemden günümüze ulaşan tekniklerdir. Gazyağı lambaları, lale vazoları, gülsuyu şişeleri, fincan kâseleri, şekerdanlıklar, vitray panoları, sürahiler vb. diğer kullanım objeleri, Osmanlı cam sanatında yaygın olarak üretilmiştir. Anadolu’da ise yaygın bir şekilde cam boncuk yapımı gerçekleştirilmiştir. Türkiye’de çağdaş anlamda ilk cam fabrikası 1934 yılında kurulan Paşabahçe’dir.

Cam süsleme sanatı olan vitray ise renkli camların belli bir kompozisyon düzeni içinde bir araya getirilmesidir. Tarihi çok eski dönemlere dayanmakla birlikte en eski vitray örnekleri, 9. ve 10. yüzyıllara ait olup, mimarlığın gelişimine paralel olarak vitray sanatı da gelişme göstermiştir. Hıristiyanlık dünyasında sadece kilise, katedral vb. dini yapılarda kullanılan vitray, Türklerde dini yapıların yanı sıra saray,  köşk,  kasır, kütüphane ve evlerde sıklıkla kullanılmıştır.  Selçuklular döneminden beri kullanıldığı bilinen vitray, batı kültüründen farklı bir teknikle yapılmakta olup, revzen-i menkuş adıyla bilinmektedir. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait nakışlı pencereler, alçı şebekeler içerisine yerleştirilerek binalara uygulanmış; binalarda duvar kalınlığı kullanılarak pencere boşluklarına yerleştirilen vitraylar hem iç hem de dış yüzeyde olmak üzere ikili vitray olarak uygulanmıştır.