Ciltçilik

Cilt, bir yapıtın sayfalarını bozulmadan bir arada tutabilmek için yapılan süslü ve koruyucu sert ya da yumuşak kapaktır. Arapça kökenli bir kelime olan cilt, ciltçiliğin ana malzemesi olan deri anlamına gelmektedir. Cilt sanatının ustalarına ise mücellid ve mücellide denilmektedir.

İlk Türk ciltleri 7. yüzyılda Uygur Türkleri tarafından yapılmıştır. Yazma kitapların korunması amacıyla geliştirilen ciltçilik, Müslümanlığın yaygınlaşması ve  din kitaplarına verilen önemin artmasıyla İslam dünyasında bir sanat dalı haline gelmiştir. Türk İslam cilt sanatı, Hatayî (Kaşan, Dehli, Horasan, Buhara), Herat (Herat, Şiraz, İsfahan), Arap (El-Cezire, Halep, Şam), Rûmî (Selçuklu), Memlûk (Mısır), Mağribî (Endülüs, Sicilya, Fas), Türk (Diyarbakır, Bursa, Edirne, İstanbul. Şükûfe, Barok ve Lâke de bu üslup içinde değerlendirilmektedir) ve Buhârâ-yı Cedîd gibi üsluplara ayrılmıştır. Ciltler, kullanılan malzemeye ve süslemelerine göre murassa, lake, çarküşe, zerduz, yekşah gibi farklı adlar almıştır.

15. ve 16. yüzyıllarda klasik Osmanlı ciltçiliği, Türk ve İslam cilt sanatının en büyük temsilcisi olmuş, Fatih II. Sultan Mehmed ve Kanuni Sultan Süleyman zamanlarında en olgun çağına ulaşmıştır. Evliya Çelebi, 17. yüzyılda İstanbul’da 10 cilt atölyesinde 300 mücellidin çalıştığını yazmıştır. 19. yüzyıldan başlayarak makineleşme ile birlikte el yapımı ciltçilik daha az rağbet görmeye başlamıştır.